DENİZ YILDIZLARI EML. Türk Edebiyatı

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
DENİZ YILDIZLARI EML. Türk Edebiyatı

Edebiyat hakkında merak ettiğiniz bilgiler bu platforumda :)


    Son Mesnevihan Şefik Can Dede

    Emre ORHAN
    Emre ORHAN
    Admin


    Mesaj Sayısı : 217
    Kayıt tarihi : 18/03/09

    Son Mesnevihan Şefik Can Dede Empty Son Mesnevihan Şefik Can Dede

    Mesaj  Emre ORHAN Ptsi Mart 23, 2009 9:19 pm

    Şefik dede hazreti Mevlana’dan günümüze kadar uzanan mesnevihanlık zincirinin son halkasıdır. 1909 yılında Erzurum terbicik köyünde dünyaya gelen şefik dede bütün asra ilim ve irfanıyla tanıklık etti. Büyük imparatorluğun hazin çöküşünden cumhuriyetin kuruluşunu hissederek yaşadı. I. Dünya savaşı sonrası ve kurtuluş savaşı nedeniyle ülkemizin çok zor zamanlar geçirdiği dönemde 1923-24 öğretim yılında tokat askeri ortaokuluna başladı. Kuleli asker lisesini 1929, harp okulunu 1931 de bitirdi. 1965 yılında kuvvetlerimizin seçkin bir kumandanı olarak Konya da emekli oldu. 23.01.2005 tarihinde kurban bayramının yaşandığı kutlu bir günde gönlündeki huzur, yüzündeki tebessüm ve gözlerinden süzülen üç damla sevinç gözyaşı ile büyük bir heyecanla beklediği şeb-i aruzuna ulaşıp arzuladığı maşukuna kavuşmuştur.

    Çocukluğu I. Dünya savaşının getirdiği şiddetli sancı ve ıstıraplar içinde korku ve heyecanla bir şehirden başka bir şehre kaçmakla geçti. Ermenilerin bölgede yapmış olduğu katliamdan kaçmaya çalışırken Erzurum’un kanlı sokaklarındaki cesetler hala gözlerinin önündeydi. Komşu teyzelerin bebeklerini bile çalılıklarına arasına bırakıp kaçtıklarını babasından duyduğu zaman öyle bir dehşete düşmüştü ki etkisinden uzun süre çıkamamıştı. Annesi ölümüne neden olacak doğum sancılarını belli etmemeye çalışarak etrafında koşup oynayan küçük oğluna son kez dönüp baktıktan sonra “şefik, dikkat et düşme…” diyerek son nefesini vermişti. Yüce Allah son nefesini verirken bile geride bıraktığı evladını düşünen temiz kulunun candan yakarışını kabul etmiş ilahi kudretin koruyup kolladığı bu müstesna şahsiyet hiçbir zaman dünya çukuruna düşmedi. Hakk yolunda, Mevlana ve mesnevi aşkıyla hizmet içinde geçen doksan altı yıllık feyizli ve bereketli ömrü, ehli tarafından araştırılıp incelenmiş olsaydı yaşadığı her yıl için ayrı bir kitap yazılabilirdi. Fani dünyanın gerçeklerini en acı bir şekilde yaşarken Hz. Pir aşkıyla hayatı da doruk noktasında hissederek tamamlayan şefik dede kimi zaman hal, kimi zaman can diliyle coşkun bir sel olurken kimi zamanda “suskunluğum feryadımdır” diyerek sessiz bir derya oldu.

    Ondokuz yılda tamamladığı mesnevi tercümesiyle birlikte diğer tüm eserlerini, gönlündeki ilahi aşk ile harmanlayarak ifadenin en berrak, en basit, en sanatsal bir şekilde herkesin anlayabileceği ölçüde edebi bir üslup içinde yazmıştır. Çalışmalarında hassas mizaç, köklü bir kültür, sağlam bir dil, çok derin edebiyat ve tarih bilgisi, ince dikkat ve sezgiyle geniş bir tasavvuf anlayışı aşk derecesine ulaşan divan edebiyatı hâkimiyeti hemen göze çarpmaktadır. Bir ömür vererek hazırladığı eserleri önemsemek şöyle dursun daha fazla hizmet edememenin acısı ve burukluğunu her zaman çok samimi olarak gönlünde yaşamıştır. Maddeden çok manaya itibar eden, şöhretten kaçan, gösterişsiz, mütevazı, eserlerinin basılıp yayınlanmasından ziyade sadece mahdut da olsa anlayışlı, gönül ehli bir zümre tarafından bilinip okunmasını istemiştir. Onun yaşamındaki tek tutkusu Mevlana olmuştur. Hem manevi özelliği hem de yüksek ahlakı ile ilim, takva, aşk ve muhabbeti ve diğer tavırlarıyla her zaman Mevlana’yı örnek almıştır. Doğru bildiğini en doğru şekilde yaşama gayretinde olan şefik dedenin Hz. Mevlana ‘ya olan tutkusu teslimiyet, sadakat ve bağlılık derecesine ulaşmıştır.

    Mürşidi Tahirü’l-mevlevi hazretlerinin arzusuyla 1960 lı yıllarda Seniha bedri göknil hanımefendinin İstanbul göztepedeki villasında başlattığı mesnevi derslerine daha sonraları münevver Ayaşlı hanımefendinin beylerbeyindeki yalısında, nezahat Nurettin ege hanımefendinin yaptırdığı bugünkü ışık lisesi olan Erenköy deki özel bir okulun konferans salonunda aynı vakfa ait olan Mustafa nazmi ersin camiinin kütüphanesinde ve nezahat Nurettin ege hanımefendinin konağında ayrıca Maltepe huzur evinde Mevlana’ya ve mesneviye gönül veren Hakk aşıklarının devlethanelerinde, Üsküdar’da bulunan bir eğitim merkezinde, edebiyat vakfı dersteğiyle kızıltopraktaki yunus evinde ve kazım Karabekir kültür merkezinde son günlerine kadar devam etmiştir.

    Şefik dede mesnevi dersleri verdiği yerler hakkında şöyle demiştir: “Seniha bedri göknil hanımefendi Hakka yürüdü, münevver Ayaşlı hanımefendinin yalısında hizmetçi sandaleye taşımaktan yolruldu, güneş kolejinde ‘burada din dersi veriliyor’ diyen bazı kişiler rahatsız oldu, Mustafa nazmi ersin camiinde kadın erkek karışık diyen cemaat bu işi yanlış buldu, huzur evinde yaşlıların huzuru kaçtı, yunus evinde restorasyon zamanı geldi, Üsküdar kültür merkezinde yönetim değişti. Sonuç olarak hep birilerini rahatsız ettiğimiz için bir şekilde yürütüldük. Fakat kazım Karabekir kültür merkezinden ben yürüyeceğim” dedi. Gerçekten de çok değerli şahsiyetlerden biri olan şefik dede Hakka yürümeden evvel çok kısa bir zaman önce ne son dersi kazım Karabekir de vermiştir.

    Arapça, farsça, İngilizce, Fransızca ve Rusça dillerini çok iyi derecede bilen şefik dede bir edebiyatçı ve tarihçi kimliğiyle dümya edebiyatını da farklı yönleriyle dikkatle incelemişti. Harp okulunu bitirdikten sonra İstanbul üniversitesi edebiyat bölümüne devam ederken ayrıca tarih bölümüne de devam ettiği çok az kişi tarafından bilinir.zaten kendisi yaşayan bir tarih olan şefik dede edebiyat, tarih gibi konularda hakimiyeti olduğu kadar felsefi konularda da çok derin bilgiye sahipti. Halen çeşitli üniversitelerin arkeoloji bölümünde ders kitabı oalrak okutulan yunan mitolojisi adlı eseri bu en güzel örnektir. Çok derin maddi ve manevi kültür birikimini en asli görevi olarak kabul ettiği mesnevi sohbetlerinde herkesle paylaşmaya çalışırdı.

    Hz. Pir çeşmesinden akıp gelen ilahi sözler ışığında tüm hayatını şekillendiren şefik dede hz. Mevlana ‘yı sözleriyle değil gönlündeki aşk e muhabbeti ile yaşatarak sayılı nefeslerini bu uğurda tüketmiştir.

    Şefik dede tutku şeklinde bağlı olduğu divan-ı kebir i hazırlarken kitabın ön sözünde çok büyük bir samimiyet içtenlikle şöyle demiştir:

    “ey tanıdığım veya tanımadığım sevgili okuyucularım! Bu şiirleri hissetmek, duymak saadetine ererseniz bu Şiileri seçerek tercüme eden şefik can ı, bu aciz kulu da da hayırla yadetmenizi, hatalarını hoş görmenizi ve ruhuna Fatiha okuma lütfunda bulunmanızı niyaz ederim. Hz. Mevlana’yı sevenlerin, o na gönül verenlerin en hakiri, en değersizi ŞEFİK CAN”

    Değerli hakkı süha sezgin de şefik dede den yansoyan bu hiçliği en güzel şekilde ifade etmiştir: “bazı değerler vardır yer altı ırmakları gibi sessiz akarlar. Bunlar toprağın üzerindeki yeşilliğin hakki besleyicisi oldukları halde ortaya çıkmazlar., bizden minnet ve alkış istemezler. Onları görmek için insanda onlara benzeyen tarafların olması gerekir.”

    Evet değerli dostlar, bizler burada ne söylersek söyleyelim şu da bir gerçek ki, şefik can dede çok büyük bir samimiyet içinde kendini Mevlana’ya değer verenlerin en hakiri ve en değersizi olarak tanımlamıştır. Sadece içten bir yakarışla ruhuna bir Fatiha okunmasını niyaz etmiştir. O nedenle kendilerini bir kez daha büyük bir özlemle, sevgi, saygı, minnet ve rahmetle anarken, aziz ruhaniyetlerine gök yüzünden yağmur gibi Fatihalar yağmasını niyaz ediyorum


    Yeni dünya dergisi, 2006.

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 5:59 am